16.07.2011


 
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine,
Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?.
Bakın göstereyim… ‘ demiş ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olan insanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş. Arkasından da "derviş kaşı...
kları" denilen bir metre boyunda kaşıklar getirtilmiş.
Ermiş:
Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.
diye de bir şart koşmuş.
Peki… demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine
Şimdi… demiş ermiş.
Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.
Buyrun deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
‘İşte…’ demiş ermiş:
‘Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim sevdiğini dostunu düşünür de doyurursa, o da sevdiği dostu tarafından doyurulacaktır.
ŞÜPHESİZ, HAYAT PAZARINDA DAİMA SEVGİYİ PAYLAŞANLAR KAZANÇTADIR...