Aşk, Kabe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin Gözünden dökülen .. Aşk, Mecnun Leyla’ya sende kimsin dediğinde Maralların gırtlağına tıkanan .. Aşk, hesap günü kargaşasında Anaya yavrusunu unutturan neyse Herkesi ve herşeyi öyle unutturan ..
... Aşk, yangın yeri Aşk, talan, aşk dağları yürüten Bir gece ayı sol, güneşi sağ eline verselerde Vazgeçilmez olan.. Aşk, damda deve aratan Balıklara iğnesini getirten Ebu Bekir adında birini yoldaş eden Aşk, Fatıma’nın farklığı Zeynep’in cesareti , Vahşi’nin keşkesi Aşk, Meryem..
Tahta atların üzerinde anakaralar aşıran Kağıt gemilerle okyanusları bitiren Oyuncak kılıçlarla haramileri düşüren Aşk, ikindi, Aşk şimdi, aşk bekleyen Aşk, Hatice.. Kimsenin kimseye hayrı olmadıpı yerde Yinede ilk akla gelen Sonsuz karanlıkların ortasında Vurgun yemiş bir çığlıkla çerhalar yakan
Aşk, koşmak, Aşk, sefa ile merve arasında olmak Aşk ençok ağlamayı kendisine yakıştırmak Koşmak koşmak koşmak … Aşk, Hacer Bir aba, bir hırka Bir nefesde kırkbin defada adını söyleyebilen Aşk, Mevlana, Bütün evliyaların gizlediği Bütün abdalların izlediği Bütün devrişlerin içlerinden geldiği gibi..
Aşk, en çok İsa’ya yakışan Sabr ise en çok Eyüp’a yazılan Merhamet ise on Nebiye inen Denizler tutuşturulduğunda Dağlar yürütüldüğünde Yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde Herkesin herşeyi, herşeyin herkesi unuttuğu o günde Aşk, unutmamak
Aşk, gözü karalık Aşk, yalnızlık Aşk, öksüz şehirlerin kapısında Bagdat’ta, Gazze’de, Kandehar’da, İstanbul’da Isırdıkça kanayan dudaklardan dökülen sözlerle Havanın nasıl, saatin kaç olduğunu sormak Aşk, hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi Yağmurun incire, zeytinin bala söylediği Anla işte aşk, onbir yaşındaki Muhammed’in (s.a.s.) annesi..
Aşk, eylem Dünyanın en güzel baş kaldırması En güzeli ile dünyanın Bir hırkadan yazışmış en şiir bulup çıkarmak Aşk, hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar beklememesi..
Merak etme okuldan çıktımda geldim. Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama Ali 'Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder' demişti de Onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık Anne sağım neresi, solum neresi. Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne. Hani geçen geldiğimde “şuram acıyor işte şuram” demiştim de Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne Bak şimdi söylüyorum Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne. Hem de her gün acıyor anne her gün. Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, “hadi yavrum sınıfa” dedi. Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım. Öğretmen ne oldu dedi. “Düştüm dizim çok acıyor” dedim. yalan söyledim anne. Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne. Bugün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim. Babam 'Ben bilmem ki kızım' dedi. “Bari okula sen götür” dedim. 'Kızım, iş' dedi.
Bende “banane dedim, ağladım. 'Kızım, ekmek' dedi babam. Sustum ama okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne. Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep 'annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş' dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor. Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne. Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi. Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, Çiçeklerini kim koparıyor. İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme. Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını şu kavanozda biriktirdim. Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum. Her sabah onu öpüyor kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne. Bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım. Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne. Senin adın geçince sol yanım acıyor anne. Hiç bir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp. Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Aşk’a, “ah” ile başlarken… Üveysi özlemlerin kırıntısıyla beslenir yüreğim sahra dehlizinde.. Yusufi kuyularda kaderden kazaya düşerken, Eyyûbi sabırlarla beklerim, beni kalbinin sultanlığına çekecek ipi.. Fasl-ı gül’de aşık turnalar ırmaklara muştularla akarken, Adını satırlara gizlerim gözlerin yıldızları merhabalarken..
Zeytin gözlerinden gecelere yıldız düşsem Fatıma! (…)
Abdestini aldığımız aşk’da üç defa kalbime seni çekerken, Her hükmü meshederim başıma, Hamd-ü senalarla.. Kelamların en güzelini okurken “aşk aşk” diye, ‘Niyet ettim Rabbimin Rızası İçin Sevmeye’ dedik hayâ kapısında yâr.. (…)
Sen yürüyünce gül nazı adımlarla, Attığın her adıma karşılık sayfalarıma bir ‘harf’ düşer… Her harfin damarında sen dolaşırken, Özlemler kabarır, dudaklarımın arasına bir ‘ah’ düşer… Gözbebeklerinde okununca aşk bir ikindi vakti, Her cümlenin sonuna bir ‘sen’ düşer… (…)
Hicranlara mersiyeler okurken dilim, ‘inşaAllah’ der, ‘amin’lerle noktalarım her cümleyi.. Hafâza melekleri şahit olsun sırrımıza.. Bu aşk’ın meali bensem, tefsiri sensin Fatıma! Kadim Dolunay
Fatıma… Kadınların en azizinden, sevilene yakışan en kutlu isim… NOT:”Fatıma” şiirinin tamamı henüz paylaşılmadı.. Şiirin tamamını Kadim Dolunay’ın kitabında bulabileceksiniz bir gün inşaAllah..
Bugün, bir şeyler var boğazıma düğümlenen, Her düğüme bir ah sürüyorum. Dalgalanıyor zaman zihnimin en köhne yerinde, Bir anıdan bir anıya sürülüyorum. Olmaz mı bu ayrılık kavuşmaya feda? Yüreğin vuslat okuyor, gözlerin veda…
Bugün, sükût perdesinden seyrediyorum dünyayı, Haykırış desenli yorganlarda üşüyorum. Acının örtüsüne dikiyorum bakışlarımı, İplik iplik sökülüyorum. Ne zaman açılır ki bu geçit? Yüreğin gel diyor, gözlerin git!…
Bugün, karanlık yine itiyor güneşi dağların ardına, Kızıllığın kan renginde yüzüyorum. Bir sen kalıyorsun aydınlıktan geriye, Hüznün avuçlarına dökülüyorum. Artık bu yorgun çelişkiden uyan! Yüreğin dayan diyor, gözlerin yan…
Bugün, sürükleniyor vakitler yine yarına, Bir ömrü, bir günden süzüyorum. Bi dünya sessizlik boşalıyor ışıksız odama, Boynumdan kalbe bükülüyorum. Mecnun ellerimden tutarken, nerede Leyla? Yüreğin sükût içinde, gözlerin vaveyla…