30.09.2012


 

Ey İnsanlar!

Bu haftanın incileri bütün insanlara hitap ediyor:

2:21
yâ eyyuhen-nâsu'budû rabbekum Ey insanlar, rabbinize kulluk edin ellezî halaqakum vellezîne min qablikumsizi ve sizden öncekileri yaratan le'allekum tettaqûnböylece takvaya erişesiniz
Takvaya ancak kulluk ile erişilirmiş.

22:1
yâ eyyuhen-nâsuttaqû rabbekumEy insanlar, Rabbinizden sakının inne zelzeletes-sâ'ati şeyun 'azîm(kıyamet) saatinin sarsıntısı büyük şeydir
Kıyamet saatini küçümsemeyelim.

35:15
yâ eyyuhen-nâsu entumul-fuqarâu ilallâhEy insanlar, siz Allah'a fakirsiniz (muhtaçsınız) vallâhu huvel-ganiyyul-hamîdAllah zengindir, hamde layıktır
Bütün zenginlik O'ndan değil mi?
 
 
 
 
alıntı..K.K

Kelebeğin Kanatlarında


- "Bir gün öleceğiz işte ..."
- "Allah gecinden versin, o ne biçim söz!"

- "Ölürsem eğer ..."
- "Sus, lütfen, yeri mi şimdi!"

- "Kara toprak, beyaz kefen ..."
- "Etme bu lafları, asla duymak istemem!"

Gün olur, mezarlığın kapısındaki cümleye dayanamayanlar çıkar:
"Her can ölümü tadacaktır".Artık modern insana ölümün değil kendisi, sözü bile ağır geliyor. Ne acı... Mümkünse onu hayatından alabildiğine uzağa atmak istiyor. Göremeyeceği kadar uzağa... Hayatının tadını kaçırmayacak kadar uzağa...

Sanki ölüm başımızı kuma gömdükçe kaçabileceğimiz bir şey!

Evet, mezarlıkları şehirlerin dışına kolayca atabiliriz. Ama ölümü asla... Onu hatırlatacak levhaları ellerimizle silebiliriz. Ama hakikatini asla... Sözünü her seferinde susturabiliriz. Ama kendisini asla... Takdir edilen zaman geldi mi, gelir o ecel, kendinden kaçan da dahil aradığını bulur ve gider. Çünkü hayatta insanın başına geleceğinden kesinlikle emin olduğu tek bir şey varsa, o da ölümdür.

Ölüm ki, hayat kadar gerçek.
ellezî halaqal-mevte vel-hayâte67:2 O ki, yarattı, ölümü ve hayatıHayır! Ölüm ki, hayattan daha gerçek.vekuntum emvâten feahyâkum2:28 ölü idiniz, size can verdisumme yumîtukum summe yuhyîkumsonra öldürecek, sonra size can verecekKitab'ımızda gece ve gündüzün beraberliği kadar hayat ve ölüm de içiçe. Çünkü ölüm, ruhun serüveninde ancak bir adım. Tek bir adım. Süregiden akışta sadece bir nokta. Son değil. Asla, son değil. Hamd O'na ki, son değil. Bilakis ebedî hayat için geçilecek kapı. Onu sevelim ya da sevmeyelim, hepimizin geçeceği tek kapı...

Onun ardından ise artık zaman duruyor ve sonsuzluk:
summe ileyhi turca'ûnsonra O'na döneceksinizNe güzel ki ölüm, O'na ve ahiret gününe inanıp, erdemli yaşayış sürenler için kelebeğin kozasından çıkışı... Kanatlanıp uçuşu... Kulun Refik-i Âlâ'ya varışı... Yaratıcı'sına dönüşü... Vuslatı...

Sky 26Bembeyaz son giysisi içinde insan, üzerindeki son emaneti de tertemiz toprağa verip, ruhuyla yücelse, hele bir de başucunda huvel-bâqî yazsa, ona ölümden ne gam...
Alıntı..K.K
 
 

 

Hadislerde Fatiha

Allah ile Kulu Arasındaki Taksim
Allah Teâlâ buyurdu ki: "Ben namazı kulumla kendi aramda iki kısma böldüm, yarısı bana ait, yarısı da ona. Kuluma istediği verilmiştir.

Kul: "elhamdu lillâhi rabbil-âlemîn" deyince, Azîz ve Celîl olan Allah: "Kulum bana hamdetti" der. "er-rahmânir-rahîm" deyince, Allah: "Kulum beni övdü" der. "mâlik-i yevmid-dîn" deyince, Allah: "Kulum beni büyükledi" der.

"Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım isteriz" deyince, Allah: "Bu benimle kulum arasındadır, kuluma istediğini verdim" der. "Bizi doğru yola sevket, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna, gadaba uğrayanların ve dalâlete düşenlerin değil" dediği zaman, Allah: "Bu da kulumundur, kuluma istediği verilmiştir" buyurur.
Müslim, Salat 38, (395); Muvatta, Salat 39, (1, 84-86); Tirmizi, Tefsir, Fatiha, (2954, 2955); Nesai, İftitah 23, (2,135, 236)Hz. Peygamber (SAV), Ubey İbnu Ka'b (RA)'a uğradı. O namaz kılıyordu. Rasulullah şöyle buyurdu:

"Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zü'l-Celâl'e yemin ederim ki, Allah, Fatiha'nın bir mislini ne Tevrat'ta, ne İncil'de, ne Zebur'da, ne de Furkan'da indirmemiştir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi ayettir." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Nesai'nin yine Ebu Hüreyre'den yaptığı bir rivayette: "O (Fatiha suresi) benimle kulum arasında taksim edilmiştir. Kuluma istediği verilmiştir" ziyadesi vardır.)


Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 1, (2878)
 
 
alıntı..K.K

 

Sabırdan Şükre

Varlık ya da yokluk içinde olmak... İlk bakışta birbirine pek uzak iki hâl... Çünkü birinde açlık, zahmet ve hüzün; diğerinde tokluk, rahat ve huzur... Bu yanda sığınılan soğuk ve bomboş bir oda, ne vakittir kaynamayan bir tencere, kış boyu sarınılan incecik bir ceket; öte yanda özenle döşenmiş bir ev, sıcacık bir kâse çorba ve camdan seyredilen kar manzarası... Burada ya yetimlik, ya öksüzlük, ama illâ ki biraz erken büyümüş, hayatın derdi bir yerinden omuzlara yüklenmiş çocukluk; orada eş, dost, yâr, yâran... Bu tarafta isteyememenin acısı, istemenin utancı; o tarafta verme vazifesi, paylaşma çabası... Sanki iki ayrı uç... Kıtlık ya da bolluk... Virâne ya da kâşâne... Gözyaşı ya da gülümseyiş...

Oysa ki, hayat baştan sona bir imtihanken ve dahi elde olan sabır, kanaat, şükür ve paylaşma duyguları ise ebedi mutluluğa, diğer türlü, isyan, şikayet, nankörlük ve cimrilik ise ebedi hüsrana giderken şu soruyu çözmek öyle kolay değil: İnsan bu varlık ya da yokluk içinde olma hâllerini sabırdan şükre uzanan iki uzak uç mu bilmeli yoksa sabırdan şükre kavuşan tek bir nokta mı?

Ya bir de, sonuçları itibarıyla değerlendirmeyi bir kenara bırakıp, önce en başa dönsek ve ancak insanoğullarını birbirine nisbet ederek tanımlayabildiğimiz ve ilk bakışta pek ayrı gördüğümüz o zenginlik ve fakirlik hâllerine baksak. Bir anlasak; zengin kim, zenginlik ne; fakir kim, fakirlik ne?
"İşte sizler, Allah yolunda sarf etmeye çağırılan kimselersiniz. Kiminiz cimrilik yapıyor ama, cimrilik yapan bilsin ki, ancak kendine karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz." (47:38)

alıntı..K.K

Âşk bir kapıya varan imiş…
Kapıyı vuran kalp imiş, bir kere vurup, bin kere duran imiş…
Âşk imiş ölüm…

“Ölmeden önce ölün” diyen Peygamber imiş,
…âleme sultan inmiş,
Ahmed-i Mahmud-i Muhammed Mustafa imiş,
aleme rahmet imiş…

Âşk imiş Âşk!..