7.07.2011

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN!



Hayatta hep gülmeyi seçtim ben.
İçten,yürekten gülmeyi sevdim herkesi.
Bir gülümsemeyle sevgiler büyürdü içimde.
İnsanlara sevgimi o kadar çok yansıtmalıydım ki;
beni tanımalarına yardımcı olabilmek adına öylesine sevgimi yaşattım ki;
şimdi onlara her bakışımda sanki kendimi görüyormuş gibi olmayı seçmişim meğerse…
Kalplerine yüreğimdeki o saf ve yaşanılası sevgiden avuçlar dolusu uzattım.


Belki hemen almak istediler belki tereddüt ettiler,
belki de hiç umursamadılar avucumdakileri.
Umursamayanlar kim bilir belki de korktular?...
Onlar avuçlarımda uzattığıma sadece baktılar çünkü.
Bazen sadece bakmak yetmiyor,görmek gerekiyor.
Bakmayı bilen gözler görmesini de bilir oysa.
Onlar göremiyorlar mı??...


Avuçlarımda uzattığım kalbimdi,sonsuz sevgimdi oysa.
Sevgimden yudum yudum almayı seçenler,beni tanıyorlar mıydı yoksa?..
Yoksa hiç tanımadan gördüler mi bendeki beni?


Onlar bakmayı istemediler.
Görmeyi bildiler.
Çünkü bunu istediler.
Sevgi onun sayesinde kalplerimize aşınmış en güzel duygu iken yaşatmasını ve yaşamasını istemeyen yüreklere ve gözlere inat onlar kalplerindekini,avuçlarda da olsa onlara uzatılan sevgi ırmağını seçtiler.


Her yudumda biraz daha onu yaşamak isteyenler oldu aslında.
Kendimden öylesine fışkırıyordu ki bu sevgi suyu;avuçlarım yetmedi yüreğime.
Doldu…Taştı…
Bir yerlerden sesler geliyordu kulaklarıma,”Akıt sevgini…
Herkes yaşasın!


Sende onu yaşatmak isteyenler ve yaşatanlar gibi herkese ikram et sevginden.
Yaşandıkça çoğalsın!
Hatta taşsın!
Yeter ki ziyan olmasın!
Değeri bilinsin!
Çünkü sevgin ondandır.
Kaynağın oradandır!
Rızası için sev,rızası için sevil!
Akıt sevgini…


”Kulaklarımda uğuldayan bu sesler,kalbimden gelenlerdi.
Öylesine sevmeyi ve sevilmeyi bekliyordu ki kalbim,sığmıyordu hiçbir yere.
Þimdi doğduğumdan bu yana yaptığım gibi yine devam ediyorum sevgimi arttırmaya.
Nasıl ki kendi rızkından bir fakiri her doyuruşunda daha da çoğalıyorsa nimetlerin,sana verilenler,benim ki de öyle bir durum işte.
İkram edildikçe çoğalan,taşan,yerinde duramayan...


Hayat küçücük ellerde sunulmuş bir yudum su gibidir benim görüşümle.
Onu almasını ve bir yudumu,yudum yudum içmesini bilenler;
Sevgiyi yaşamayı ve yaşatmayı isteyenlerdir kalplerinde.
Hayatı avuçlarda sunulan sevgi ırmakları ile yudumlayabilmek,
ona biraz daha yakın kalabilmek,
rızasıyla yaşayabilmek,
sevgisini layığıyla herkese sunabilmek,
benim deyişimle


“İkram edebilmek”,ikram ettiğimiz sürece çoğalabilmesini başarabilmek
duasıyla….
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN!
  SELAM VE DUA İLE...
bazen gitmektir sevmek
Bazen
Bazen bir kelimeyi telaffuz etmek, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. Bir kırık camın parçaları dökülür yüreğine.
Susarsın.
Bardaktan boşalan yağmur olup, üstüne gelir hüzün. Ağlamak kesmez içini, seni avutacak her şeyden mahrum kalırsın. Üstelik; hatır soranı kalmamış bir ihtiyarın, bayram sabahları, perdesi erkenden açılmış pencerelerde bir görünüp bir kaybolan komşularına çevirdiği bakışları kadar yalnızsın. Ne eski fotoğraflardan kalan bir hatıra, ne de çocukluk yıllarının gülümseyen yüzü. Yanında hiç kimseyi bulamazsın. Bildiğin her yer uzak, tanıdığın herkes yabancı.
Yine de ağlarsın.
Bazen birine katlanmak, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. En çaresiz bir gününe uyandığın gurbette bile olsan, yolunu değiştirmek düşer aklına; kaçarsın. Ayak üstü geçiştirilen kısa bir zaman, koca bir gün olup ayağına dolanır. Tahammül etmeyi kolaylaştıracak ve kendine, “aslında iyi biri” diyebileceğin yalanlar ararsın. Konuştuğun her cümlenin arasına, oradan uzaklaşabilmek için kullanacağın bahaneler katarsın.
Asla kolay kurtulamazsın.
Bazen bir konuşmayı dinlemek, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. Kelimeler, göz kapaklarına dökülen kurşun gibi iner üzerine. Ya da için ezilir, yere düşen hakikatin karşısındaki çaresizliğine. Bir müstehzi bakışlarına bakarsın alçağın; bir de ses tonunun içinden şeytana el sallayan kibrine. Artık, kimseyi incitmemek için gösterdiğin nezaketine, seni dışarıya atacak kadar cesaret katarsın. Mevzu, üstü başı parçalanmış bir çocuk gibi durur karşında.
Asla yardımcı olamazsın.
Bazen bir günü akşama kavuşturmak, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. İçindeki sıkıntıyı bir türlü atamazsın. Sıtkın sıyrılır hayattan; dokunduğun her eşyadan yüreğine inen bir kir ve baktığın her yerde kahpelik vardır. Seni sakinleştirecek bir söz ararsın. Ne okuduğun şiir, ne de bir hatırayı mıh gibi yüreğine çakan şarkı; hepsinin, hayat ancak kendi yolunda gidince anlamı vardır.
Bunu anlarsın.
Bazen yalnız kalmak; dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. Sebebini bilemediğin korkularla uyanırsın. Mevsim, sanki hep sonbahardır. Ne bir çiçeğin kokusunu alırsın, ne de dünya umurundadır. O gün, hiç olmadığı kadar değişik şeylerle uğraşırsın. Zaman, bir kaplumbağanın kabuğuna bağlanmıştır sanki, ertesi güne çıkmayı dört gözle ararsın. Okuduğun kitaplardan bir cümleyi hatırlamaya çalışır, yapamazsın. Hep düşen yapraklar gelir aklına, gözü yaşlı çocukluğun, yıllardır görmediğin dostların, bir veda anında dişlerini sıkıp arasına sakladığın göz yaşların.
Geçmişinden asla kurtulamazsın.
Bazen veda etmek, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. Yüreğin bir kuşun kanatlarında havalanır. Söylenebilecek hiçbir sözün anlamı kalmaz; bilir, konuşmazsın.
Uygun bir cümle, belki; ama asla bulamazsın. Yol uzar gözünde, ayrılığın kokusuna dayanamazsın.
Gitmek bir dalın kırılmasıdır en çok. Ya da buz gibi bir hava ve sen donup kalırsın. Gökyüzü kararır. Ayakların seni taşıyamaz; olduğun yerde çakılıp kalırsın. En hüzünlü haliyle canlanır gözünde biraz sonrası; ağlayan bir ana, eş, yar, evladın, belki de dostların.
Yine de yaparsın.
Bazen bir hatırayı taşımak, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. Attığın her adımda, peşin sıra gelen ayak sesleri vardır. Uzanır dokunamazsın. Her yalnız kalışında sana seslenen hitabını duyar; dinlediğin her söze, onu sana getirecek bir şerh koyarsın. Bazen bir kapının tokmağında, bazen de karanlığın içine kaçan gölgede onu ararsın. Ne birlikte çektirilen fotoğraf; ne de, bir kış günü gelen sıcak bir selamı vardır.
Ama yine de unutamazsın.
Bazen bir dostu özlemek, dünyanın yükünü taşımak kadar zor gelir insana. Koca bir dağ olup oturur yüreğine. Gecenin en kuytu yerine sığınır, uyuyamazsın. Bir tebessüm iner yüzüne; en kötü gününde yanı başında duran mahzun halini hatırlarsın. Ya da bir yaz günü, çeşme suyu serinliğindeki selamını. Çıkıp gelse şu an, söyleyecek söz bulamazsın. Konuşmak beyhude bir çabadır belki, onu halinden de anlarsın. Çünkü, çocuk gözlerinden dökülen öfkeyi yakalar; sadece sen korkarsın. Ne gailesi dünya hayatının, ne de yeni arkadaşlar.
Yerine hiç kimseyi koyamazsın.
Bazen,
Bazen gözlerini kapatır ve dost bir yürekten gelen hayır dualardan başka hiçbir şeyi hissetmezsin. 
Neşe KUTLUTAŞ

GEL ARTIK!

gel artık
Gel Artık
Ne aklım kaldı benim, ne dinim,
Ne kararım kaldı benim, ne sabrım,
Gel ne olur, gel artık.
Ne gönlümün derdini sor bana,
Ne sararan yüzümü sor bana,
Ne içimin ateşini sor bana,
Gel gözünle gör, gel artık.
Sıcağınla pişmiş bir somun gibi
O kıpkızıl, al al yüzümü sorma.
Gene ekmek gibi bayatlayıp bayatlayıp,
Gene ekmek gibi ufalana ufalana
Çaresiz, dökülmüşüm yollara,
Gel topla beni, gel artık.
Bir vakitler bir aynaydım,
Yüzünden izler toplamadaydım,
Şimdi buruştum, şimdi sarardım,
Gel gör beni, gel artık.
Dere gibi akıyorum sağa sola,
Ayrılık her yanımda pusuda
Sabahları yalvarırım yakarırım
Rüzgârların karşısında,
Gel ne olur, gel artık.
Başın kille ıslaksa da,
Ayağına diken batmışsa da,
Durma gel Allah aşkına,
Gel demeden kurtar beni.
Ey âşıklar peygamberi,
Gönül ateşinde yanmışım ben,
Boğulmuşum gözyaşına
Git sor Allahın seversen
Ne yol gösterir sevgili,
Ne çare yazar bana?

AH YÂR!


 
Ah yar bir bilsen içimdekileri
Kağıda kaleme dökemediklerimi
Gözyaşlarımla yazmaya cesaret etmeden sildiklerimi
bir bilsen sevgimini büyüklüğünü
bir bilsen
...
bir sen bırakıp gider miydin sen
hani sevdiğini düsünür ya insan
Her yerde onu görür ve sever ya

ahh yar günüm de sen gecem de sen
esir olmuşum hayalinle gözyaşım ve ben
özlüyorum yar özlüyorum seni ve sevgini
Arafdayım sen gittin gideli
Ne olur soyle bir daha dönmez misin geri
ey can düstün ya yine aklıma ateşi suzan oldun yanık sineme
ahh yar sen gittin gideli saatlere bakar oldum
acaba nerde ne yapıyor diye...
Seni düsünmek çile olsanda gönlüme
düsünmeyi seviyorum kendimce
düsünürüm yar düsünürüm
bazen saatlerce ilacını aldımı başı agrıyor mu diye
hani gecen gece yine geldin ya düşlerime
küs müydün yar neden bakmadın yüzüme
bilmez misin bu yürek bir bakışa hasret
bilmez misin bir bakışın bir can verir, bu acize
bilmez misin yar dargın olman zulum olur gönlüme
gözyaşı olur bogar beni gunlerce
ah yar bana sorardın aşkın tarfifi nasıldı diye
gülerdim ben mecnuna sor diye
unuttum yar unuttum
leyla da severmiş diye leyla sevmese kays mecnun olmazdı diye
şimdi biliyorum aşkı ama tarife hacetim yok
aşkın tarfii dusunce dilime gozyaşı yoldaş oluyor gözlerime

bu aşk hiç yalnız gezmez mi söyle
gözyaşından başka yoldaşı yok mu neden bu beraberlik boyle

söyle yar bazen acı bir burukluk içini kemiren
iç çekmek belki söylenmemiş sözlere
çekindigim için söyleyemedıklerıme
artık söyluyorum yar söyluyorum
çekındıklerımı kalemle defterime soyluyorum
sessizlik düstü sevgimize
sukut düştü yanık yüregımıze
artık sukutumuz haykırıs olsun bizim gibi sevip de kavuşamayan yüreklere
ahh yar sevgin içimde bir alev yakıyor
ahh yar özlüyorum seni.