22.05.2013

 
 
 
 
 
 
“Sana bir yerden bir suçlama gelirse, mutlaka zulmettiğin birisi zahmete düşmüş, beddua etmiştir. (Kimse hakkında bir suçlamada bulunmadıysan) başka çeşit bir kusur işlemişsindir. Tohum ektin. Nasıl olur da meyve vermez?” Mevlânâ Celâleddîn
 



Mutluluk, kazandıklarımızda, yahut kaybettiklerimizde değil, kendi içimizdedir.
 


Mesela, mutluluk, sıcak bir "merhaba" sesidir…


Mutluluk, bebeğimizin kokusu ya da çocuklarınızın tebessümüdür…



Mutluluk, gülümseyerek eve giren eşe "hoşgeldin sevgilim" demek ya da evdeki eşe getirilen gonca gülü öpüp sunmayı bilmektir…



Mutluluk, alınan her nefesin bir "ikram-ı İlâhî" olduğunu bilmek, bu anlamda hayatın güzelliklerini de görmeye çalışmaktır.


Mutluluk, tüm mevsimleri sundukları güzelliklerle birlikte algılayıp yaşamaktır…


Mutluluk, pencere kenarına serpiştirilen ekmek kırıntılarını yiyen güvercinleri seyretmektir…


Mutluluk, vecdle Allah (Celle Celâluhu)'a yönelip secde etmektir.


Mutluluk, her gülde "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)'le buluşma" kokusunu hissetmektir.


Mutluluk, eldekini-avuçtakini fark etmek, kadr-u kıymet bilmek, olanı başkalarıyla da paylaşmaktır…


Mutluluk sadece engelli biriyle karşılaşıldığı zaman değil, kendi vücudundaki büyüleyiciliği her zaman fark etmektir…


Mutluluk, menfaatsiz ve hesapsız sevmektir…


Mutluluk, "Bana Allah (Celle Celâluhu) ve Rasulu yeter" diyerek Allah(Celle Celâluhu)'a teslim olabilmek, her şartta şükredebilmektir…


Mutluluk, güneşin ve yağmurun aynı derecede önemli olduğunu kavrayıp güneşe de, yağmura da sevinmektir…


Mutluluk, hayat karşısında her an taze heyecanlar duyabilmektir.



Liste daha da uzatılabilir... Sonuçta şunu demeye getiriyorum:


Mutluluk; yabancısı olduğumuz, hiç tanışmadığımız bir duygu değil, belki yakından tanıdığımızdan dolayı kanıksadığımız bir duygudur.




Önce elimizde var olan değer ve güzellikleri keşfedelim, onlara şükredelim, sonra da olmayana ulaşmak için çabalayalım. Ama bizi bütünüyle aşan "imkânsız"a doğru koşup kendimizi telef de etmeyelim. Bu bizi mutsuz eder. Zaten mutsuzluklarımızın çoğunun kaynağı, ihtiraslarımızla hasetlerimizdir. Hayatı kaba-saba yaşamak yerine, bir sanatkâr duyarlılığı içinde yaşamak, çözümsüz zannettiğimiz pek çok sorunu çözebilir?


Unutmayalım ki, hayat sanattır!



"Ey insanoğlu!.. Mutluluğu bulmak için gözünü boş yere başkasının ekmeğine, başkasının evine, başkasının başarısına, başkasının servetine, başkasının mutluluğuna dikme. Gözlerini kendi içine çevir, kendi içine bak: Başka yerlerde, başka şeylerde aradığın şey sende saklı."




Yavuz Bahadıroğlu

 
 

 
Cerîr (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (asm) buyurdular ki: "Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur." Müslim (Birr/75)
 
 
 
Sana” yürümek düşer…
Çünkü; yol olur yeryüzü yürümeyi bilene…
Yeter ki; vakar olsun duruşun, özlemli olsun yürüyüşün!
Yürümek” kavlin olsun, ahdin olsun, vefan olsun…
Vur kendini yollara..
İmdada sesin olsun, dara uzansın ellerin,
...
Zora dayansın bileğin..
Olur da sürçerse ayağın; dayandığın,
Güvendiğin her daim Rabbin olsun!

Hekimoğlu İsmail
 
 
 
“Her şeyin merkezi Allah’tır. Allah yüceliğini, hâkimiyetini hiç kimseyle ve hiçbir şeyle paylaşmaz. İman ve tevhit başka hiçbir şeyin Müminin kalbinde Allah’ı anmaktan daha fazla duygu üretecek şekilde yer edinmesine izin veremez. İnkârcın...ın esas belası ahirettedir. Mümin ise kalbinin merkezine Allah’tan başkasını koyduğu sürece dünyada da belalarla boğuşur. Hayat bu gerçeği gösteren yığınlarla örnekle doludur:

Bir hediye kalemi aşırı sevdim, kullandığım ilk gün kayboldu. Hayatımdaki ilk deri ayakkabıyı çok sevdim ve giydiğim ilk gün çalındı. Bir hediye takım elbiseyi giymeye kıyamadım, giydiğim ilk gün kolu sokaktaki bir demire takılıp yırtıldı. Çok sevdiğim ilk arabamı kullandığım ilk gün kaza yaptım.

Aynı ilkeyi çok sevdiğiyle imtihan edilen insanların hikâyelerinden de okuyabilirsiniz: Kocasını taparcasına seven kadın ihanete uğradı ve terk edildi. Kocasının taparcasına sevdiği kadın eve giren hırsızın kurbanı oldu. Babasının göklere çıkardığı evlat trafik kazasında kaybedildi. Güzelliği dillere destan kız erkenden hayatını kaybetti. Zekâsı yedi köye yayılan çocuk aklını yitirdi. Daha nice hikâyeler…

Öyleyse ne yapalım? Nankörlükten, şirkten çekinelim. Yani her şeyin merkezinin ve kaynağının Allah olduğunu unutmayalım. Yani, sevelim ama hiçbir sevgi Allah sevgisini aşmasın. Sayalım, ama hiçbir saygı Allah’a duyduğumuz haşyetten öteye geçmesin. Övelim ama hiçbir övgü Allah'a övgümüzün ötesine taşmasın. Teşekkür edelim ama hiçbir şükür Allah'a minnetimizden derin olmasın. Kullukta yücelişin tek emin yolu budur.”
 
Dr. Muhammed Bozdağ
 
 


Temimu'd-Dâri (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyissalâtu vesselâm): "Din nasihatten (hayırhahlıktan) ibarettir!" demişti. Biz sorduk: "Ey Allah'ın Resulü! Kimin için hayırhah olmaktır?"
"Allah için, Allah'ın kitabı için, Resulü için ve Müslümanların imamları ve hepsi için!" buyurdular." (Müslim, İman 95)


 
 
De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açıklasanız da mutlaka Allah onu bilir. Bütün göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah, her şeye kadirdir.”

Gün gelecek, her kişi gerek hayır olarak, gerek kötülük olarak ne işlemişse, hepsini önünde ...
bulacak. Yaptığı kötülükten bucak bucak kaçmak isteyecek. Allah sizi, Zatına karşı gelmekten sakındırır. Doğrusu Allah kullarına karşı pek şefkatlidir.

Ey Resûlüm, de ki: “Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafurdur, Rahimdir (çok affedicidir, engin merhamet ve ihsan sahibidir). Al-i İmran Suresi (3:29-31)

 

 
 
 
 
"Ey Rabbimiz, eğer unutmuş veya kasıtsız olarak yanlış yapmışsak, bundan dolayı bizi sorumlu tutma.

Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme.

Rabbimiz, takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma. Bizi affet. Lütfunla kusurlarımızı bağışla. Bize merhamet et." Bakara Suresi (2:286)

 
 
 
 
 
 
 
 
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydir), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O,...
kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar.

O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür. Bakara Suresi (2:255)

 
 
 
 
 
 
Saatlerce bir çiçeği seyrettiğimi hatırlarım.
Rüzgarın hareketinde, yağmurun bereketinde.
Bir şeyler hissediyorsanız ve tefekkür kanallarınız tıkalı değilse,
mutlaka Yaradan’ın mührünü, yani parmak izini göreceksiniz .

| Abdurrahim Karakoç
 
 
 
 
 
 
Birlikte yola çıkmak için gereken üç şey ; Yürek, güven ve sadakat.
 
 
 
 
 
Bul bir bahâne işte! Bul da gel. . .