23.05.2011




El...vereni var; alanı var...Kimisi karıştırır; kimisi düzeltir.
Duaya duranı var; bedduaya duranı...
Yumruk olanı var; baş okşayanı...
Her işe koşanı var; her işten kaçanı...
"Hep bana!" diyeni var; al sana diyeni...
Elleriniz hangi ellerden?


Hayırlı bir kişinin eli olmaktır her elin istediği; ama...
sahibi "el" olup gidince... eller ne yapsın...

"Evvel sen de yücelerden uçardın"


Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere indin mi, gönül
Derya, deniz, dağ, taş demez geçerdin
Karada menzilin aldın mı, gönül

Yaşamak umut etmekle birebir alâkalı bir şey. İçimize kodlanmış fıtrî bir bilgi gibi olmalı ki bu, bebek elleri sıkı sıkı kavrıyor oyuncakları, ya da ağzına götürüyor bulduğu tatlı tatsız ne varsa, herşeyi...

Çoğu kez her kavrayış, çabucak bir bırakışla son buluyor. Belki dikkatleri çekecek bambaşka bir şey buluyor, bırakıyor. Belki bir türlü erişemiyor, ulaşamıyor, kavuşamıyor, bırakıyor. Belki tüketiyor da bırakıyor. Çünkü,

innel-insâne huliqa helû'â 70:19 Şüphesiz insan, çok hırslı ve sabırsız yaratılmıştır izâ messehuş-şerru cezû'â 70:20 ona şer dokunduğunda sızlanıcıdır veizâ messehul-hayru menû'â 70:21 hayır dokunduğu zaman da cimridir İşte ilk başlarda pek bir yücelerde geziniyor gönül. Amma ve lâkin imtihan dünyası burası... Ulaşamamak, ulaşmaktan daha olası... Erişememek, erişmekten daha terbiye edici...

Yiğitliğin elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrat eli değmiş goncagül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü, gönül

Sanmamalı ki, "yiğitliğin gidişi" bir tek yaşlılık ile... Nerde... Evet, yaşlılık da yiğitliğin bir çeşit gidişi ama bu öyle birşey ki, ondan evvel de defalarca gidiyor. Gönül yücelerden uçtukça, gitmeye de mahkum. Çünkü dünyada yıkılmayacak tek yer dümdüz olmuş virâneler. Niye yıkılıyor herşey, neler oluyor, dersek... Herbirinin görünen sebebi o nâzenin goncagüllerin yapraklarını dağıtan hoyrat eller. Ama herbirinin ardından yine biliyoruz ki, "cümle işler Hâlik'indir, kul eliyle işlenir". Hoyrat eller kendi imtihan sonuçlarına yansınlar, bu onlara yeter:

yevme lâ yugnî mevlen 'an mevlen şey-en 44:41 o gün bir dostun bir dosta hiç faydası olmaz velâ hum yunsarûn ve onlar yardım olunmazlar Şu denî dünyada gönül yeterince şanslıysa, menzilini o yana döndürüyor. Bilmediği cenneti istiyor. Hayal bile edemiyor ama olsun. Seziyor.

Hasta oldun yatağını istersin
Kadir Mevlâm sağlığını göstersin
Cennet-i âlâdan bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı, gönül

Dünya nasıl?

leqad halaqnel-insâne fî kebed 90:4 İnsanı gerçekten bir meşakkat içinde yarattık. Ve dahi gönle ne sürûr veriyor?

feveqâhumullâhu şerra zâlikel-yevmi 76:11 Allah da, o günün şerrinden onları korur veleqqâhum nadraten vesurûrâ ve bir parlaklık ve sevince kavuşturur.
Karacaoğlan der ki, söyle sözünü
Hakka teslim eyle kendi özünü
El içinde karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu, gönül

Daha söylenecek söz kalmıyor:

fesebbih bihamdi rabbike vestagfirhu 110:3 Artık Rabbine hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile!

Vesselam.