19.07.2011

Sabır Sabır Sabır


Yâr ,aşkına "Bismillah" derken , niyet ettim sadece "sabır" diye...

Aşk” için Nefs-i emmareyi bir kenara koyar mısın ?
Yüreğin başka şems görmesin diye, benim ile boyar mısın ?
Gözünden yaş geleceğini bilsen,Bir ömür benimle yaşar mısın ?
Haktan günde bir dilim ekmek nasip olsa, doyar mısın ?
Söyle sevgili, O yâr mısın ?

Sinemizdeki mabutları devirmedikçe…

ALLAH1 150x150 Sinemizdeki mabutları devirmedikçe...
Ölmemenin çaresi doğmamaktır. Dünya bir misafirhanedir ve dünya cennetin bekleme salonudur. Dünyaya gelen insan cennete gitmek için gelmiştir.
Çünkü Allah, rahman ve rahimdir. Amma bazı insanlar günaha dalarak cennete gitmek istemiyorlar.
Mesela biz, Allah kelamı ederken, dinî kitaplar okurken yoruluyoruz; kahvedekiler yorulmuyor, dinleniyormuş (!) Akşam geç vakit eve gittiğim zaman sokaklardan geçerken bakıyorum, meyhanelerin ışıkları pırıl pırıl parlıyor… Bu sebepten her zaman derim ki, cehenneme gitmek isteyenlerin gayreti hayatım boyunca bana hız vermiştir. Dinî çalışmalarımızda yorulmamalıyız, diye düşündürmüştür.
Kendime soruyorum: İman hakikatlerine nasıl hizmet edebilirim? Acaba yılların ve kütüphanemin bendeki birikimini Müslümanlara nasıl aktarabilirim? İşte bunun sancısını çekiyorum.
“Efendim, zaman kötü, bu devirde günaha bulaşmamak mümkün değil” diyorlar. Müslüman’ın imanı güçlü, kuvvetli ise günahların sel gibi aktığı yerde de boğulmaktan kurtulur. Günah yükseldiği kadar yükselsin, o, iman salına binip selamet sahiline çıkar. Bizim durumumuz sahabenin durumundan daha mı kötü? Her yerde müşrikler ve herkes cani… Allah’a iman etmeden önce içki içen, zorbalık eden, zina yapanlar, Yaradan’a teslim olunca bu günah ve alışkanlıklarının hepsini yakıp, külünü göğe savurmuşlar. “Alıştım, ben bu günahları terk edemem” dememişler. Çünkü vicdanının, beyninin, gönlünün, nefsinin kıyılarına gümbür gümbür iman dalgaları çarpmış.
Ömer’i, Hz. Ömer yapan, imandır!..
Bu sebepten düşüneceğiz… Hayat yolunda ilerliyoruz. Yükümüz günah mı, sevap mı? Yoksa karışık mı? Karışıksa oran ne? İnsanlar yaşadıkları Avrupa hayatına öyle alışmışlar ki, içinde bulundukları sefahet bataklığından başlarını kaldırıp, “Rabbim bizden ne istiyorsun?” diye sormuyorlar. Modaya uydukları kadar İslam’a uymuyorlar.
Takvimden koparılan her yaprak, ömrümüzden giden bir gündür. Nasıl ki takvim bitiyor, bir senelik ömür de bitmiş oluyor. İnsanlar, nehirdeki su kabarcıkları gibidir. Su kabarcıkları çıkar batar. İnsanlar da zaman denilen nehirde su kabarcığı gibi çıkar ve batar. İnsan bu dünyada misafirdir. Ev sahibinin isteklerine uygun yaşamışsa, ev sahibini memnun etmişse daha güzel bir yere davet edilir. Her yolcunun çantası vardır. Ahirete giden yolcunun çantasında sevaplar çoksa götürdüğü bu hediyeye karşılık ona saadet-i ebediye verilir.
Kefenin cebi yoktur. Kefenin süslü olması cenazeye fayda vermez. Cenazenin kendisiyle beraber götüreceği, sadece sevapları ve günahlarıdır. Başka hiçbir şeyi kendisiyle götüremez.
Ahirete götüremeyeceğimiz şeye kalbimizi bağlamamalıyız. Kalp Beytullah’tır. Yani Allah’ın evidir. O evi çöplük haline getirmek en büyük saygısızlıktır. Bu sebepten her şeyi kalbimize alamayız. Her şeye kalbimizde yer veremeyiz. Bu hal bize yeter.
Sinemizdeki mabutları devirmedikçe, Lailahe illallah’ın manasını anlamamışız demektir!..
Hekimoğlu İsmail

Mehmed Paksu'nun Kaleminden...

 
     Hastalıklar, dertler, sıkıntılar. Canımıza, malımıza gelen ârızalar, zararlar. Can ve mal kaybına sebep olan olaylar. Yangınlar, çeşitli kazalar, susuzluk, savaşlar ve daha akla hayale gelmeyen yüzlerce tür felaketler... Bu tür musibetlerle her...
 
     Bu musibetlere karşı neler yapmalı, nasıl davranmalı, nasıl hareket etmeli, nasıl görmeli, hangi tedbirleri ve önlemleri almalıyız?İlk başta ve öncelikle musibetler gözde büyütmemeli, küçük görmeli. Musibetin içinde boğulup kalmamalı, bir çıkış yolu aramalı. En kestirme çıkış yolu da, musibeti küçültmek, küçük görmektir. Meselâ nasıl? Hani, bazen gece vakti, karanlık bir ortamda insanın gözüne bir hayal ilişir.
 
    Bir köşede sallanan bir ipe bakar durur, baka baka o ipi yılan gibi görmeye başlar, sonunda kendi kendini korkutur, ürker, kaçar. Veya bir bahçe kenarında otururken az ilerideki ağaca baktıkça ve rüzgarın çarpmasıyla ağacı sallanır halde gördükçe, ağacı, üzerine doğru gelen bir canavar zannetmeye başlar. Halbuki ne o ip yılandır ve ne de o sallanan ağaç canavardır. Olayı gözünde büyütmüş, sonunda boş yere kendi kendini korkuya kaptırmıştır. Biraz cesaret göstererek gidip o ipi eliyle tutacak olsa, ağacın yanına gitse, ne bir korku kalacaktır üzerinde, ne de bir endişe...

   Başa gelen musibetler de öyle. Gözde büyütüldükçe büyür, geleceğini karartır, ümidini yitirir, korku ve telaş içinde hayatını alt üst eder. Ancak bilse ki, musibetler ne olursa   olsun geçicidir, ilk anlardaki, ilk günlerdeki gibi ağırlığı kalmaz, azalır. Bunun için başa gelen her musibeti küçültmeye çalışmalı, basitleştirmeye gayret etmeli, bütünüyle hayatımızı etkisi altına almasına müsaade etmemelidir.

Az olsam biraz…


Azalsam biraz…
Biraz az olsam…
Daha saf,daha temiz,daha pak ve daha muhtaç olsam…
Hakk`lı bir nazar Lûtfetsen bana Yâ Rabb…Var olan herşeyin daha müreffeh durduğunu,aheste aheste döndürüldüğünü,pay pay aktığını görmemi sağlayacak bir nazar, bir bakış Lûtfetsen Yâ Rabb…
O nazarada fazla karışmasam,yegâne merkezde toplansam…Ufacık olsam, Ufalsamda derinlerde bir nokta olsam…Ve tek noktada var olsam…
Yaradılış Âlâ Âmenna…ama ben birazcık azalsam…çağlamadan asırlarca kalsam…durulsam dursam,durulaşsam…şiir gibi olsam…
Ve arınsam…
Ve sığınsam…

Bilmelisin ki…


Pembe Güller
Bilmelisin ki…
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez…

Bilmelisin ki…
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır…
...
...
Bilmelisin ki…
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasındaki çizginin nereden geçtiğini bulmak ZOR…

Bilmelisin ki…
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez…
Gerçek aşkların da!...

Bilmelisin ki…
Tecrübenin kaç doğum günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var…

Bilmelisin ki…
Aile hep insanın yanında olmuyor...
Akraban olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil...

Bilmelisin ki…
Ne kadar yakın olursa olsunlar, en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir…
Onları affetmek gerekir…

Bilmelisin ki…
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor…
İnsanın kendisini de affedebilmesi gerekiyor…

Bilmelisin ki…
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın, dünya sizin için dönmesini durdurmuyor…

Bilmelisin ki…
Şartlar ve olaylar kim olduğumuzu etkilemiş olabilir…
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz...

Bilmelisin ki…
İki kişi münakaşa ediyorsa bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez…
Etmedikleri de sevdikleri anlamına gelmez...

Bilmelisin ki…
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar…
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır...

Bilmelisin ki…
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor...