19.07.2011

Mehmed Paksu'nun Kaleminden...

 
     Hastalıklar, dertler, sıkıntılar. Canımıza, malımıza gelen ârızalar, zararlar. Can ve mal kaybına sebep olan olaylar. Yangınlar, çeşitli kazalar, susuzluk, savaşlar ve daha akla hayale gelmeyen yüzlerce tür felaketler... Bu tür musibetlerle her...
 
     Bu musibetlere karşı neler yapmalı, nasıl davranmalı, nasıl hareket etmeli, nasıl görmeli, hangi tedbirleri ve önlemleri almalıyız?İlk başta ve öncelikle musibetler gözde büyütmemeli, küçük görmeli. Musibetin içinde boğulup kalmamalı, bir çıkış yolu aramalı. En kestirme çıkış yolu da, musibeti küçültmek, küçük görmektir. Meselâ nasıl? Hani, bazen gece vakti, karanlık bir ortamda insanın gözüne bir hayal ilişir.
 
    Bir köşede sallanan bir ipe bakar durur, baka baka o ipi yılan gibi görmeye başlar, sonunda kendi kendini korkutur, ürker, kaçar. Veya bir bahçe kenarında otururken az ilerideki ağaca baktıkça ve rüzgarın çarpmasıyla ağacı sallanır halde gördükçe, ağacı, üzerine doğru gelen bir canavar zannetmeye başlar. Halbuki ne o ip yılandır ve ne de o sallanan ağaç canavardır. Olayı gözünde büyütmüş, sonunda boş yere kendi kendini korkuya kaptırmıştır. Biraz cesaret göstererek gidip o ipi eliyle tutacak olsa, ağacın yanına gitse, ne bir korku kalacaktır üzerinde, ne de bir endişe...

   Başa gelen musibetler de öyle. Gözde büyütüldükçe büyür, geleceğini karartır, ümidini yitirir, korku ve telaş içinde hayatını alt üst eder. Ancak bilse ki, musibetler ne olursa   olsun geçicidir, ilk anlardaki, ilk günlerdeki gibi ağırlığı kalmaz, azalır. Bunun için başa gelen her musibeti küçültmeye çalışmalı, basitleştirmeye gayret etmeli, bütünüyle hayatımızı etkisi altına almasına müsaade etmemelidir.