30.05.2013

 
 
 
"Karanlık bir sokakta yürürken, fener gibi bir gece lambasının çevresindeki pervane böceklerinin neşesi dikkatimi çekti. Onlarca böcek lambadan yayılan ışığın etrafında durmaksızın dans ediyordu. Böcekleri yakından görmek için ışığa iyice y...aklaştığımda, camın ateş gibi ısındığını fark ettim. Pat pat, hafif sesler duyuluyor ve cama çarpan böcekler oracıkta yanıp, fenerin altındaki boşluğa düşüyordu. Altta yüzlerce böcek ölüsü vardı ve belli ki ölenlerin yerine sürekli yenileri geliyordu. Şu böcekler, ışığa, neşeye, eğlenceye koşarken aslında ateşe uçtuklarını nasıl da fark edemiyorlar.

Bu tefekkür kalbimi Kur’an’a götürdü: Güneşin dürülüp yıldızların karartılacağı, dağların sürüklenip, servetlerin ortalığa saçılacağı kıyamet gününü hatırlatan Allah, insanları Kur’an’a çağırıyor. Lakin çoğunluğun şeytana ve ateşe kaçışlarına karşı da, “Fe eyne tezhebûn? Nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir, 26) diye adeta feryat ediyor.

Bu ilahi buyruğu ilk duyduktan sonra hayalimde defalarca dinledim. Adeta Aziz Allah hepimize, yerden, gökten, gözden, kulaktan, gönülden, doğanın diliyle aynı çığlığı duyuruyor. Ta ki şeytanın neşe maskeli tuzağındaki ateşten kurtulup nurlu Kur’an’a tutunabilelim.

Öyleyse, gece, gündüz, gözümüzü yumup içimizdeki ya da gözlerimizi açıp dışımızdaki evreni izlerken, o çığlığın çağlayanını kalbimizin derinlerinde dinleyelim. Allah bize soruyor: “Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Fe eyne tezhebuun? Fe eyne tezhebûn?”
 
 
Dr. Muhammed Bozdağ