8.07.2011

Ya Fatma! Yaa Fatmaa!! Yaaa Fatmaaa!!!


Bismillahirrahmanirrahim

Rahman ve Rahim olan Allah'in adi ile...

Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Din Gununun Sahibi olan Allah'adir !

Selat ve selam Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) uzerine olsun! ...ve Allah'in salih ve saliha kullarinin uzerine!

Yuce Allah Kur'an-i Kerim'de soyle buyuruyor:

Buruc-14: Ve huvel gafûrul vedûd
O, çok bağışlayan ve çok sevendir.

Rabbimizin bir ismi de el-Vedûd'dur. Vedûd, çok şefkatli, muhabbetli, sâlih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızâsına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegâne lâyık olan demektir.

Vakt-i zamaninda, kucuk bir sehirde yasayan bir delikanli, bir gun hocasinin yanina gelmis ve demis ki: "Hocam, her gece elime tesbihi aliyorum ve uzun sure "Ya Allah!" diye zikir ediyorum...ve fakat kalbimde zikrin zevkini duyamiyorum...buna bir hal caresi var m'ola Hocam?"

Hocasi delikanliya bakmis ve sormus: "Evladim, senin sevdigin bir kiz var midir?"
"...vardir Hocam!"
"o kiza asik misin, adi nedir?"
"...evet Hocam, asigim!...adi Fatma!"
"O zaman bu gece sen yine zikir icin kalk, bir koseye cekil, eline tesbihini al...ve fakat her tesbih tanesini cektiginde "Ya Allah, Ya Allah" deme de, "Ya Fatma, Ya Fatma" diyerek cek tesbihini."

Delikanli o gece kalkmis, bir koseye cekilmis ve baslamis her tesbih tanesini cekerken "Ya Fatma, Ya Fatma" demeye !

Ya Fatma, Ya Fatma ! Ya Fatma, Ya Fatma !

...derken Fatma'ya asik delikanlinin nabzi hizlanmaya baslamis...

Yaaaaa Fatmaaaaa !! Yaaaaa Fatmaaaaa !!

...ve derken, ask atesi yukseldikce yukselen delikanlinin kalbi, sevgilisinin ismini her soylediginde, yerinden cikacakmis gibi atmaya baslamis ve sabaha kadar bu hal icere devam etmis...kendinden gecercesine:

Yaaaaaaaaa Fatmaaaaaaaaa !!! Yaaaaaaaaa Fatmaaaaaaaaa !!!

Sabah olmus, gunes dogup biraz yukseldikten sonra kapi calinmis...delikanli kapiyi acmis ve, evet, karsisinda sevgilisi, Fatma ! ...demis ki Fatma: "Ne istiyorsun benden, buyur! Butun gece kulagimi cinlattin, uyutmadin!"

...evet, iste boyle! Sevgilimizin ismini 100 defa soylesek seslicene, kalp carpintisi geciriyoruz, kilometrelerce uzaktaki sevgiliye ulasiyor sesimiz ve sevgili "Ne istiyorsun?" diye kapimiza geliyor !

...her gun defalarca Allah derken, Subhanallah, Elhamdulillah derken kac defa kalp carpintisi yasadik? Kac defa atesler icinde kaldik? Kac defa kalbimiz yerinden firlayacak gibi oldu?"

...ve...

...ve kac defa SEVGILI, "Lebbeyk Kulum!" diyerek, "Buyur Kulum!" diyerek kapimiza geldi? ...kac defa?

Eger bir kere bile degilse...bir kere bile degilse !!!

...bu nedir?...bu nicedir? ...nasil istir? ...bu derdin dermani nedir?

...vesselam !

---------------------------------
Not: ...dogru soylemissin Sems ! "Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır!!! "Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi" diye sorma!...ayrımlar ayrımları doğurur...AŞK'ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur !!!"

Bir Aşk Dilensem, Bir Aşk !!!


ALINTI


"Bittim Ya Rab!" diyene ..
Yürekten''Bittim YA RABBİ'' diyenlere
Usulüne uygun yazılmayan bir dilekçe dahi,
yazıldığı makam ne kadar kıytırık olursa olsun kabul edilmezken, şartlarına riayet edilmeyen dua nasıl tutsun?
Dua, ALLAH'a çıkarılmış davettir.
Dua, insanın acziyet itirafıdır.
Dua, insanın kendi kendine yetmediğini bilmesidir.
Dua, insanın iki ayaklı bir yürek olup tepeden tırnağa 'istemek' kesilmesidir.

Dua var gücünü,
olanca çabasını harcayıp bitiren insanın ALLAH'a saldığı "imdat" sayhasıdır.

Yürekten "Bittim Ya Rab!" diyene
"Dayan, yettim kulum!" diyecektir ALLAH.
Var mı biten, gerçekten var gücünü harcayan,
tüm çabasını ortaya koyan ve tükendiği yerde "Bittim ya Rab!" diyen?
Kim o?
Hiç kuşkunuz olmasın ki, onun imdadına yetişilecek "ALLAH'ın yardımı ne zaman?" diyen ve yardımı hak edene "ALLAH'ın yardımı elbet pek yakındır" diyen bulunacaktır.

Kuldan istemenin bile bir âdâbı-erkanı bir usulü varken, ALLAH'tan istemenin bir âdâbı bir usülü olmasın mı?
Ettiğimiz dualar, ALLAH'a gönderdiğimiz mektupsuz zarflara benziyorlar. Zarf var fakat mazruf yok. Bu şu demektir: Ceset var fakat ruh yok, kabuk var fakat öz yok, maske var fakat yüz yok.
Yaşarmayan bir göz, kızarmayan bir yüz, hissetmeyen bir öz, eyleme dönüşmeyen binbir söz ile ALLAH'a yazılan davetiyeler nasıl varsın yerine?
Yanmayan, özlemeyen, sızlamayan, inlemeyen,
duymayan bir yüreğin feryadı mı olur?
Taş kesilmiş aşk fukarası yürekler "dua" gibi muhteşem bir mesajı hangi enerjiyle iletirler adresine? Sesini sahibine dahi duyuramayan, sahibinin sesini duymaktan aciz olan bir yürek, öteleri sarsacak bir sayhayı nasıl koyverir gök kubbeye?

Oysa ki dua, güftesi aşk bestesi mahrumiyet ve ıstırap olan bir özge şarkıdır.
Bu şarkıyı söyleyecek olanın mazlum olması yetmez; kendi mazlumiyeti zalimlerin zulmüne yakıt olmamış biri olmalıdır. Kendi omuzlarını zalimlerin yükselmesi için basamak kılmamış olmalıdır.
Bu şarkıyı terennüm edecek birinin, olanla olması gereken arasındaki farkı iyi bilmesi şarttır.
Eğer bunu bilirse, duayı bir çocuğun annesinden ısrarla isteyişi gibi isteyecek, ilahi kapının eşiğine başını koyarak ısrar edecek, tekrar edecektir; tıpkı her gün onlarca kez okuduğu Fatiha'da olduğu gibi...
Dua, ALLAH'a çıkarılmış bir davetiyedir demiştik. Davet edenin bir adresi, bir aidiyyeti bulunmalıdır ki, icabet edecek olan onu orada bulsun. Bu adres insanın ALLAH karşısındaki esas duruşudur. ALLAH karşısında esas duruşunu bozan, ya da esas duruşu olmayan, davet edip de adresinde bulunmayan sorumsuz gibidir. Kim inanır onun duasında samimi olduğuna?
Diyelim ki adresinde bulundu. Bu kez de, davetine tecelli ve inayetiyle icabet edecek 'a sunacak bir yüreği olmalı. Mekansız'a yürekten özge mekan olur mu? Deniz dibine dönmüş, çöplükten beter hale gelmiş, eline geçen dünyalığı içine attığı bir mahzene dönmüş bir yüreğe konuk edilir mi O? Tıpkı şairin dediği gibi:Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak
Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan

Kulun gücünün bittiği yerde ALLAH'ın yardımı başlar. Gücünüzün bittiği noktada olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Eğer hala gücünüz varsa, o bitinceye kadar koşmanızı, soluğunuzun tükendiği noktada hiç ummadığınız bir yerden önünüze kapı açılacağını düşündünüz mü?Taif dönüşü Muhammed (a.s) son tedbiri de tüketmiş bir halde kan revan içinde doğduğu toprakların varoşlarına gelip dayanmış fakat girememişti. İşte o an gücünün bittiği andı. Gidecek bir kapısı, başvuracak bir dayanak, sığınak, tutamak ve barınağı kalmamıştı.
Aklın tedbirinin bittiği yerde aşkın kollarına bırakmıştı kendisini ve bir dua yapmıştı. Bu dua öyle bir aşkla yapılmıştı ki, doğrudan hedefini bulmuş ve nübüvvet sürecinin gün dönümü olmuştu.
Ufuk İnsan'ın Mekke'ye bakan yamaçlardan birinde yaşlı gözlerle yaptığı, tarihin akışını değiştiren ufuk duayı sizin için tercüme edeyim:
ALLAH'ım!
Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum.
Gücümün azaldığını,
insanların gözünde küçük düştüğümü sana şikayet ediyorum!
Ya Erhamerrahimin!
Sensin ezilmişlerin Rabbi!
Sensin benim Rabbim!
Beni kimlerin eline bıraktın?
Bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?
Yoksa davamı ipotek edecek bir düşmana mı?
Eğer sen bana gücenmedinse,
kesinlikle bunlara aldırmıyorum.
Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır.
Senin nuruna sığınırım,
karanlıkları aydınlatan nuruna...
Gelecek azabın, bana ulaşacak öfkenden
kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.
Sana sığındım, yeter ki razı ol.
Güç ve kuvvet sendendir,
yalnız senden."



Ey yar, ben bittim Seninle başlat beni...
Ey yar, ben bittim Seninle başlat beni..
Düştüm kimse tutmadı elimi, ağladım kimse görmedi,
bir anlayan teselli eden olmadı…
Ne zor bana senleyken sensiz kalmak…
Ne zor içimde tutarken seni, bir türlü bulamamak..
Ne acı Senden gayrisine bağlanmak, varlığımın sebebini unutmak.
Neden uzatmadım ki sana şu titrek ellerimi,
neden sarılmaya çabalamadım o yed-i rahmete..
Ah ne olurdu uzanabilseydim, benliğimi ayaklarımın altına alıp uzansaydım,
kibir yükünden sıyrılıp asılsaydım ipine..
Beni bir an bile unutmayansın Sen,
bense bana hediye ettiğin aklıma Seni getirmekten aciz kaldım..
Sana koşamadım koşanlarla…Emekledim yollarında..Süründüm…
Ama daraldım.. Ama üzüldüm..Ama ezildim..
Senin tutmadığın eli kim tutar, Senin bıraktığını kim alır,
Senin alçalttığını kim yükseltir..
Kaldır beni düştüğüm bu bataklıktan ey Yarim..

Ben benliğimde Seni unutmanın cezasını zaten pişmanlığımla çekiyorum,
rahmetinin kucağında ısıt bu günah karası ellerimi..
Sen ol deyince olmayan yok; bu yüzden ki ümidim korkumdan çok..
Ne olur utandırma ey rahmetinin gazabını geçtiğini müjdeleyen yar,
ey boynu bükük kapısını çalanları kapısından boş çevirmeyen Rabbim..
Haydi lütfet de bir kapı aç bana, rızana erişeyim..

Gönlüm Sen Sen diye yanarken can vereyim...
Nezaman ki senin sohbetinden sıyrıldı yüreğim,işteo günden beri biçareyim!
Ne zaman kalbimde yerini başka heveslere pazarladım,İşte o andan beri avareyim!
Senden uzaklık ateşmiş YaRab!Merhamet et! .Yan!” diyorum içime! sadece sen yan! Ve “Dayan!” diyorum gönlüme!.. ”
Herkes mutlu olsun! sen dayan!..” AŞK dediğin ya Allah’tan gelmeli…ya
Allah İçin olmalı…Ya da Allah’a ulaştırmalı; yoksa yerle bir olmalı…
( Hz.Mevlana )