24.05.2011



Ey AŞK!
Ne olur bükme boynunu, gafiller seni ayaklar altına alsa da cevherliğinden bir şey kaybetmezsin..
Oysa neye talipsin, nerelerde tüketilmektesin..
Elmas çamura düşse de elmastır iyi bilirsin!
Olsun,
...o kadar insan içinde biri dahi seni yaşasa yeter bilmez misin?
Sen Hz. Muhammed (sav) libâsı giydin yâ daha ne istersin..
Sen köle diye değer biçilsen de Hz. Yusuf (as) gibisin, âşıklar nezdinde kantara gelmezsin..
Ey Gönül!
Ne tuhaf değil mi?
Bir ömür şah damarımızdan daha yakın bir Sevgili'yi (cc) aramakla geçiyor..
Hem de tüm mahlukatı vasıtasıyla eşsiz ve sayısız esmâları vesilesiyle durmadan bizi kendine çağırmakta iken!
O, hem çok yakın hem de çok uzak olmayı imtihan hikmetine bina etmiş anlasana!
Hiç deryada yüzen balık deryayı arar mı?
Aslında O'nu aramıyoruz,
O bizi kendine çağırıyor;
işin özü O farkedilmek istiyor...
Ey Gönül!
Eğer Aşk meşrebinde yolculuğa çıkacaksan,
bütün ön yargılarını ve bildiklerini silmeyi göze alacaksın..
Bu yolda her şeyi Aşk tanımlar,
her yönün gâyrı Aşkın ardınca adımlar;
âşık, bütün dinlerden ve meşreplerden güzellik adına hissesini alır;
o yüzdendir ki Aşk,
her dilden,
dinden,
kültürden
ve cinsten insanın teveccühünü kazanır...
Ey Gönül!
AŞK yolu öyle bir yoldur ki,
yürümeye başladın mı bir kere her adımdan kendinden olursun..
İlerledikçe benliğinden kurtulur,
varlığından son bulursun..
Öyle ki ben kalmaz artık,
her şeyinle Sevgili gibi durursun..
AŞK üzerine ne kadar okursan oku ve ne kadar bilirsen bil anlıyor musun;
Aşk yine de bir sarmaladı mı seni yapacağını yapar biliyorsun?..